Bu yazıya başlamadan önce bugün aslında ‘’ Agnostisizm’’ üzerine kaynakları geziniyordum. Hatta youtube kanallarında ‘’Diamond Tema’’ adlı bir sayfanın içerik üreticisi genç bir kardeşimizin notlarını dinledim. Aslında konuyla ilgili notlar toplarken, nev-i derya internet sağolsun uyku ile ilgili bir bilgi çıkardı karşıma. Bu yazının peşinde giderken , Salvador Dali ve Einsten’in bilmediğim bir yönünü gördüm.
Salvador d. ve Albert Einstein’ın ortak bir özelliği varmış. Her ikisi de ‘’Mikrona’’ diye tabir edebileceğimiz çok kısa süreli uykulara dalıyormuş. Bu mikro uykuları şöyle organize ediyorlarmış. Bir sandalyeye oturuyorlar ve ellerine ağır bir anahtarlık alıyorlar. Ellerinin altına yere bir tabak gibi ses çıkartabilecek bir şey bırakıyorlar. Anahtarlar ellerindeyken uykuya dalıyorlar ve derin uykuya geçtiklerinde anahtarlık ellerinden kayıp yere düşüyor ve gürültü ile uyanıyorlar. İşte buna mikrona deniyormuş.
Peki, neden bu iki deha bu tip bir uyku düzeni oturtmuşlar? Cevabı hypnagogia veua hypnagogic duyular da diyebiliriz. Özetle hypnagogic duyular bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken yaşadığı akılda kalıcı rüya benzeri deneyimlerdir diyebiliriz.
Hypnagogic durumdaki kişi her ne kadar tamamen uyanık gibi gözükse de beyin dalgaları kişinin teknik olarak uyuduğunu gösterir. Ayrıca, kişi bulunduğu durum hakkında tamamen bilinçli olabilir. Bu durum, bazı teknikler kullanarak bilinçli olarak uyanma durumundan direkt rüya durumuna girmesiyle (örnek: berrak rüya) oluşur. Kimi sanatçı, müzisyen, mimari mühendis ve yaratıcılık isteyen diğer meslekteki insanlar, düşüncelerini özgür bırakıp yeni yaratıcı fikirler ürettikleri hypnagogia'dan faydalanmışlardır. Dali ve Einstein’ da kurguladıkları micro-nap'ler ile hypnagogia'yı kendi menfaatleri için kullanmayı başarmış kişilerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder