19 Şubat 2016 Cuma

Saúde! Brazil .. @ Rio de Janeiro

Kaybedilen binlerce vatandaş,şehitler,tartışmalar,iş stresi,Karşıyaka maçları vs. hayatlarımız yüreklerimize kara günlerin sayısını arttırdığı bir dönem yaşatsa da,bizi biz yapan umudumuz,gülümseyişimiz için vazgeçmemek lazımdı.Ne olanları silip,unutabilirdik ne de hayat coşkumuzu yok edebilirdik.Sosyal medya da geçen uzun tatilimizden bu yana aramıza katılan minik yürekler,el ele bir hayata karar veren dostlarımızın mutlulukları şüphesiz tarifi olmayan mutluluklardı. Biz de bekarlar kulübünün iki bireyi olarak bu hayatlara ulaşmadan yapabileceğimiz çılgınlığı zorlamak istiyorduk. İnandığımız bir çok hayal vardı.Biri gerçekleşmesi için şartları kendi adıma zorlamam lazımdı. Önce Brezilya- Arjantin turu olarak düşünmüştük rotamızı maalesef ekonomik olarak zaten büyük bir eksi deydim. Caner’de benimle aynı fikirdeydi tükenmeyelim dedik. Sadece Brezilya’yı seçtik.Şansımız yaver giderse belki bir daha ki sefere orayı da görürüz dedik.Başladık çalışmalara.Forumlar,bloglar,trip advisor dan tüm yorumlara görsellere baktık.Kafamıza göre bir plan yaptık.2 gece 3 gün sau paulo ve 11 günlük Rio fethine karar verdik.Tabii cebimde beş kuruş yokken.Kart limitimi maksimum limite getirip airbnb’den günlüğü 100 TL’ye bulduğumuz Marco Antinio ‘nun evini tuttuk Catete bölgesinde. (favelalara komşu olmuştuk).



Aynı şekilde uçak biletini de kartımın son limitiyle aldım. Nakit konusunda kampanya yapıp belki aylarca kazanacağım maaşlarımı yok edecek bir çalışma ile 35.5 gönüllü bulup herkesten 100 tl borç alıp bir arkadaşımdan 50 tl ile nakit sıkıntımı giderecektim. Dostlarıma hayatlarında vereceği en güzel borçlardan biri olacağını,onlara magnetlerle bonusu olacağını anlattım. Böylesine sonunu düşünmeyen keyifli bir hazırlıklı döneminden sonra. İzmir’den İstanbul’a geldik.Oraya tayin olan havacılık sektöründeki meslektaşlarım Yasemin ve Simay’la gidene kadar kahvelerimizi planlarımızı konuştuktan bizi uğurladılar.



İlk durağımız Dubai idi.5 saate süren yolcuktan sonra 10 saat bekledik J neyse ki wifi map (https://play.google.com/store/apps/details?id=io.wifimap.wifimap&hl=tr) diye bir program keşfetmiştim.Hava alanındaki wifilerin bazılarının şifrelerini buluyordu. Bize de 10 saat internet sağlayarak vakti silip,süpürmemizi sağladı.Sonrasında beklediğimiz an gelmişti 14 saatlik hayatımın en uzun uçuşunu yapmaya gelmişti. Sau Paulo’ya doğru yola çıkmıştık.Uçaktaki internet sayesinde film,dizi,sosyal medya az uyku ,bol içki ile 12 bin km ayaklarımızın altından geçiyordu.


Birkaç saatlik uykudan sonra nihayet varmıştık. Sau Paulo ‘ya indiğimizde Jetlag sesleri beynimizde davullarla başlayacaktı tezahüratlara :) Yol yorgunluğu merkezde ki otelimize gidip üstümüzü değiştik.Bir iki saatlik dinlenmeden sonra Sau Paulo sokaklarına akmaya başladık. Tabii sersem tavuk misali İngilizce bilmeyen taksicilere yol tarifi yapmak çok iyi bir tecrübe oldu. Beden dilimiz artık master seviyesine ulaştı. Nihayetinde gençlerin takıldığı mekanlarda oturduk.Herkes sohbetteydi.Bir ara sokakta gezerken.Salaş ufak bir bar gördük.Yaş ortalaması belki 70 ama hala iş bitmemiş dedirten bir mekandı. Latinlerin nostaljik şarkılarını hep beraber söylüyorlardı .




Keyiflerine ortak olmak için daldık aralarına. Meşhur içkileri caipirinha ile tanışmamız burada olmuştu. Neyse ki google haritaları çevrimdışı telefona indirip internet olmadan kablosuz modemleri bulması sayesinde yol bulma konusunda bir gün bile sıkıntı yaşamadık. Sanırım akıllı telefonların hakkını veren bir noktasına gelmiştik. Ertesi günde Sau Paulo’nun taksi şoförlerinin belediyeyi protesto etmek için havaya fırlattıkları ses bombaları arasında şehri dolaşmaya başlamıştık. Sao Paulo Güney Amerika’nın en büyük şehri olması sanayi vs 20 milyona ulaşan kitlesiyle merkezi bir şehir haline gelmiş. Belki fark edemediğimiz mekanlar var yüz ölçüm olarak çok büyük.Sanayii çok ön planda olduğu için asıl hedefimiz Rio’ya doğru havaalanına yola çıktık. Havaalanında gospeaky sitesinden tanıştığımız Monica bizi karşılamıştı. Sanki 40 yıldır bizi tanıyordu :)


Onla vedalaşmamızdan sonra Rio’ya doğru yola çıktık.Uçağın 40 dk sürdüğünü bilmediğimizden bira istedik herkes bize bakmıştı J Neyse ki Rio’ya geldiğimizde tepeden İsa heykelini gördük.Caner uydu vericisi sanmıştı.Yanımda oturan bir kıza İsa heykelimi o dediğimde evet deyince uçakta kahkahayı patlattık. Daha inmeden karnaval başlamıştı.
İner inmez taksiye binip airbnb sitesinden kiraladığımız (günlüğü 100 TL) evimize doğru yola çıktık.Neyse ki 20 dk sürdüğü için artık bitmez dedirten yolcuğumuz nihayet bitmişti :)
Sıra geldi deniz ve gece hayatına. Plajlarını çok gezdik. Copacapana halk plajı denizi o kadar güzel değil. Ama yürüyüş, spor, bisiklet turu için harika. 4 Km uzunluğunda.


Hollanda’dan sonra bisiklet kullanmanın en keyifli olacağı bir şehir de Rio diyebiliriz. Böylesine güzel manzaralarla dolu plajlarına bakarak pedalları çevirmek hafızalarımıza unutamayacağımız kareler kaydettirdi.5 km lik bisiklet parkuru ile trafiğin içinden ,yolların ortasından son derece güvenli bisiklet yolları yaratmışlar. Şehir zaten sporla başlıyor güne.Bisiklet yollarında koşuya çıkan,kaykay ile kayan,paten yapan,otobüs duraklarında spora aletleriyle çalışıp otobüsünü bekleyen bir şehir. Zaten gezerken genelde fit ve güçlü bedenleri gördük.Ama biz daha çok ipenama’yı beğendik.O plaj daha ufak ama denizi daha güzel.


Tabii ilk üç gün denize rahat rahat girmemize rağmen okyanus olduğu için sonra ki günler buz gibi oldu. Maalesef çok yüzme şansımız olmadı. Yüzme konusunda maalesef zayıf.Plajlar da mangal yapan seyyarlar inanılmaz çok. Hemen 5 dk’da şiş kebap gibi hazırlıyorlar. Bira,kokteyl satanlar da çok ama pazarlık yapın turist olduğumuzu anladıklarında 5 tl’ye satılan birayı 50 ye satabiliyor. Hindistan Cevizi alıp onla kumsal da oturmak zaten su içmek gibi bir şey. Her gün olmazsa olmazları. Plajlarında akşam sekize kadar duran insanlar var. Tabii geldik yılbaşı gecesine Dünya genelinde ilk beşte gösterilen bir şovla karşılıyorlardı.Şimdi şu satırları yazarken bile aklm o gecenin içinde kaldı gitti.Binlerce latin kendi kültürülerinin dibine vuruyorlardı.Hatta şubat ayında gerçekleştirilen Rio Festivalinde dans eden tüm kitleyle beraber eğlenme şansınız var.






Biz gece hayatını da yakalamak için aldığımız metro kartımızla hergün ipenama –catete arasını mekik dokuyorduk. Geceleri de taksileri kullanıyorduk. Taksileri ucuz. Rio’nun en çok sevdiğim kısmı her bölgesinde insanlar sokakta.


Bizde ki park kültürü onlarda sokaklara kadar yayılmış vaziyette. İletişim son derece yüksek. Gece hayatına gelirsek mekanların isimlerini de listelemeden önce ateşli brezilyalı hatunlar lafına aldanmayın. Bekar arkadaşlara özellikle söylüyorum :) Arjantinlilerle daha çok eğlendik diyebilirim. Brezilyalı kızlar eğlenmeyi çok seviyor.Dans etmeyi,dans ederken baştan çıkaracak kadar ileri gitmekte onlar için normal . Hepsinde bir yuva kurma isteği var. Katolik bir halk olduklarını biliyorduk. Fakat evlilik, sevgili olmak daha öncelikli bir seçim oluyormuş onlar için. Bu kadar evlenme üzerine beklentiyi gördükten sonra bizim ülkeyi normal karşıladım :).


Neyse şimdi Brezilya gecelerini gezerken dikkatimizi çeken en büyük şey ‘’Yemek’’. Bira tüketiminde Alman’lardan ,İrlandalılardan sonra Brezilya var diyebilirim. Gece 12 ‘de bile mekana gelip yemek yiyen çiftler, aileler,arkadaşlar görebilirsiniz. Ciddi bir tüketimleri var. Eğlence hayatları tahmin ettiğiniz gibi salsa,chacha,samba ve türevleri şeklinde gidiyor. Müzikal anlamda kendi zevklerini yaşamayı tercih ediyorlar.Kulüp (club) ‘lerinden,canlı performanslarına,sahne şovlarına kadar bir çok mekana girdik. Taksicisinden, güvenlik görevlisine kadar herkes Latin müziğine hayran. Alternatif müzikler yapan yerler parmakla sayılı.


Bütün Rio’yu gezdik. Ghetto bölgelerinde katıldığımız sokak partileri çok başarılıydı. Orada dubstep şarkılar çalan mekanlardan, meydanlarında reggea konserine kadar güzel ortamlar var. Tabii kimse kimseye karışmıyor. Herkes kendi kafasında eğleniyor.İsteyen kaykayına biniyor, isteyen underground kültürünü duvarlara spreyler atıyorlar hayatlarını kendi zevklerine göre sürdürmek hoşlarına gidiyor.


Tabii bu gittiğimiz bölgelere turistler ancak otobüsler içinde gezerek gidebiliyor.Biz direk girdik çünkü bizi turist sanan hiç yoktu. Onun avantajını çok yaşadık. Tehlikeli bölgeleri aslında dışarıdan ne kadar risk teşkil etse de doğa,tarih,sanat v.s gibi incelenen başlıklarından farklı gece ortamları olayını yaşamıştık.Her ülkenin kendine ait gece hayatları vardır.Brezilya’da herkes birbirini tanıyor.Akıllı telefonlar bizler gibi onları da esir almış :) Whatsupp'tan msjlaşma yok sesli mesajlarla yediden yetmişe iletişim kurmayı seviyor. İmkanlarımızı zorlayıp gidebileceğimiz tüm noktalara gitmeye devam edeceğiz.Tabii ki futbolu anlatmadan bırakmayacağım. Ülkenin genelinde futbol bir aşk,tutkuydu. Plajlarında sahil boyunca yuvarlak dairelerle saatlerce top sektiren bayan ve erkek gruplarından,plaj voleybolunun yerine daha çok futbolu tercih eden yüzlerce futbol sever görebilirsiniz. Sokaklarında flamingo ağırlıklı olmak üzere formasız ya da bir futbol takımını temsil eden ürünsüz insan görmemeniz çok zor.Herkes de forma tabii biz de bir gün giydik Karşıyaka formalarımızı inanılmaz bir şekilde ilgi ve sorular geldi. Türkiye dediğimizde çok sevdiklerini söylediler.Sanırım yıllardır bizi biliyorlar.



Zaten tarihi yerleri yeterince İnternette bahsediyor o yüzden çok detaylı bir şekilde oralardan bahsetmiyorum.Kazakistan'dan gelen minyatür işlemeli taşlarla oluşturulan Santa Teresa'dan Sugarlof ve Cristo Redentor (İsa heykeli olmazsa olmaz kesinlikle görülmeli...
















Bir daha ki yolculuk Küba olabilir… Sevgilerle…


Tadına doyamadığımız yemekleri ve mekanları..


Her sabah yediğimiz : Coxinha (Brezilya içli köftesi)


Malzemeler


İçi için:


2 adet tavuk göğsü,1 zar şeklinde doğranmış domates,1 adet rendelenmiş havuç,4 ince kıyılmış taze soğan,2 diş sarımsak rendesi,ince kıyılmış maydanoz,1 kaşık zeytinyağı,1 tepeleme çay kaşığı tuz,bolca çekilmiş karabiber


Diğerleri google da var zaten bakarsınız :)

Tavsiye edeceğim mekanları .
Restaurante Harbitual  Urca
Vinicius Bar – burada Brazilian barbecue yemek lazım, picanha cok güzel yapıyorlar,
Porcao Rio’s – sınırsız Brezilya barbekusu, her tur et var, 1 numara diyorlar, barbeküye Churasscaria derler, sınırsıza Rodizio, sushi de var, birden fazla yerde var, Sugar Loaf un karsısındaki yeri süperdir, http://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g303506-d968552-Reviews-Porcao_Rio_s-Rio_de_Janeiro_State_of_Rio_de_Janeiro.html 
Artigiano –  Jardim Allah’ın kenarindaki kanalın yanında, kuzu eti ve pizza cok iyi,
http://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g303506-d1885368-Reviews-Artigiano-Rio_de_Janeiro_State_of_Rio_de_Janeiro.html Jobi – en popülar barlardan, aksam 11den once restoran, cok güzel bir semt olan Leblon’da
Sindicato do Chopp – brezilya fast foodu, bir kac yerde var, Lemedeki benim favorimdi, fiyatlar ucuz, tavsiye ettiklerim: Frango de Paserinha (kızarmıs maydanozlu tavuk), Camarao de Grande (jumbo karides ızgara), Picanha (bonfile/antrikot karısımı)
Manoel & Joaquim – Copacabana üzerinde Portekiz restoranı,  Bacalu balığı yemek lazım burada http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g303506-d1415548-Reviews-Manoel_Joaquim-Rio_de_Janeiro_State_of_Rio_de_Janeiro.html 
Garota de Ipanema – meshur Girl from Ipanema sarkısından ilham alan restoran, Brazilian barbecue güzel olur, Vinicius ile karsı karsıya yerlerihttp://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g303506-d787028-Reviews-Garota_de_Ipanema-Rio_de_Janeiro_State_of_Rio_de_Janeiro.html 
Carretao Churasscaria – Barbeku, cok iyidir


Fogo de Chao Fiyatı biraz yüksek ama hakkını fazlasıyla veriyor şüpheniz olmasın :)

Adega Flor de Coimbra
Santa Terasa 'da taşların üzerinde foto çektirdikten sonra buraya uğramanız lazım. Brazilya-Portekiz kültürel etkilerini taşıyan bir rest.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder