16 Mart 2021 Salı

 



Sevgili Ünsal Ünlü bu Cuma günü yayınında Jose Saramago’nun zirveye ulaştığı ‘Körlük’ kitabını işleyeceğini duyurdu (Youtube üzerinde)

‘Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir’

Kitabı okuduktan sonra kitap hakkında birçok kaynak okudum, haliyle bu kadar güzel kitap okununca insan kitap hakkında araştırma yapmak istiyor ve kitap hakkında inceleme yazarken de okuduğu yazıların etkisinde kalabiliyor, onun için bazı cümlelerim okuduğum yazıların etkisindendir ve tabii Saramago'nun cümleleri de mevcut.

Hayatımız gören gözlere göre planlanmış. En temel ihtiyaçlarımızı bile gözlerimiz olmadan karşılayamayız. Çevremizde kimsenin göremediği, ihtiyaçlarını karşılayamadığı, birbirine yardım edemediği ve hayatta kalmak için her türlü kaosun olduğu bir dünya düşünebilir miyiz?

Kitabı okurken, bir felaketin karşısında kalan insanoğlunun nasıl ilkelleştiğini, hayatta kalabilmek ve açlığa direnebilmek adına nasıl vahşileşeceğini ve insanı insan yapan bütün etik değerlerin nasıl kaybolacağını göreceksiniz.

İnsan doğasının inkar edilemez kötü yanlarını ve vahşetini gözler önüne seriyor. Saramago’nun insan aklının körlüğü için kullandığı bu eşsiz bakışı ; Siyaseti, devletleri, dini ve bize öğretilen ahlak kurallarını sorguluyor. Biröportajında ;Yazdığı en zor roman ‘Körlük’ romanıymış, yalnız buradaki körlük İnsan aklının körlüğüne dem vurmasıdır. Bunu da şöyle açıklıyordu;’’Bir yandan gezegendeki kaya oluşumlarını incelemek için marsa adam gönderiyoruz. Âmâ bu dünyada milyarlarca insanın aç kalmasına göz yumuyoruz. Bu büyük bir çelişki.‘’

Dolayısıyla kitapta geçen körlük, esasen bir uyanış ve ikiyüzlülük, hırsızlık, istismar, yolsuzluk, ahlâksızlık, onursuzluk gibi toplumun iliklerine dek işlemiş; fakat örtbas edilmeye  hatta görmezden gelinmeye çalışılan gerçekliklere tutulmuş bir aynadır. Bu aynada kendini ilk defa çırılçıplak gören insanlar, erdemleri ve ahlâkî değerleri de sorgulamaya başlar. Saramago, burada “görme” olgusunu bir ölçek olarak öne çıkarır. Herkese iyi okumalar dilerim.

11 Mart 2021 Perşembe

Astor Piazzola ile bir asır




Bugün ailesi İtalya’dan göçen, Arjantin’de doğan, New York’ta yetiştirilen bir müziğin dehalarından, Tango Nuevo'nun yaratıcısı olarak kabul edilen Astor Pizolla’nın 100.yaşı
Ailesi Güney İtalya kökenlidir. 2 yaşında ailesiyle beraber York’a taşındıktan sonra hikayesi başlıyor. Bu sürede İspanyolca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizceyle haşır neşir olmuştur. Tango,Jazz ve klasik müzikle büyümüştür. 13 yaşındayken Tango’nun kralı Carlos Gardel ile tanışmış, Gerdel Piazzola'ya kendi grubuyla beraber turneye çıkmasını teklif etmiştir. Fakat Piazzola'nın babası, bu küçük yaşta turneye izin vermemiştir. Gidemediği turne Kolombiya'da uçak kazasıyla sonlanmış, Gardel ve arkadaşları vefat etmişlerdir.





Annesi terzi, babası ise berberdi. Mahalle arkadaşı Rocky Marciano (meşhur Rocky filmlerinin kaynağı olan ) Dünya ağır sıklet boks şampiyonu olacak, bir grup arkadaşı ise Kaliforniya'da Alcatraz'da, bir kısmı ise New York'ta Sing Sing'de oturmak zorunda kalacaktı. Ama o kendini müziğiyle yaşattı.


Tangoyla yakınen ilgilendiği yıllarda bile Bach, Stravinski, Bartok gibi bestecilerden çok etkilenmiş bir kişidir. Hatta Paris’e eğitim almaya gidip, Nadia Boulanger (pek çok önemli bestecinin öğretmeni) ile çalışma imkanı olunca tango geçmişini saklamış tamamen klasiğe yönelmek istemiştir. Ancak bir gün hocası ‘’Triunfal’’ isimli tangosunu dinlemiş ve "tamam, klasik eserlerin güzel ama gerçek piazzolla burada, bunu asla bırakma" demiş.





Bundan sonra bandoneonun (alman çalgısı) ve tangosuna geri dönse de klasik formlarla tangoyu başka bir noktaya getirmiş, hepimizin kulağına dolu dolu gelen, derin, yenilikçi tangoları bestelemiştir.






Aldığı kontrpuan (Müzik kompozisyonunda iki ya da daha çok melodi çizgisini belli teknik ve estetik ölçütlere uygun olarak birleştirme veya yatay çok sesleme sistem) eğitimi sayesinde, kontrpuanı, tango müziğinde pratiğe geçirmiş olup, alanında yeni bir akım yaratmıştır.

"Her yerde olma avantajının sefasını süren, Tanrı değil acı'dır." emil cioran yazılarımdan etkilendiği sözlerden biri olarak söylenir.
















#tango #astorpiazzolla #music #dance #dans #history #tarih #eğitim #art #latindance #latina #jazz

10 Mart 2021 Çarşamba

Asya'nın Filipinler ülkesinde bulunan , Dünya'nın iki kez en iyi adasında seçilen 'Boracay' a tatile gelen İtalyan bir Acapella grubuyla aynı yerde yemek yemiştik. Hepimize yemek sonrası, gönüllerinden bir ikramda bulunmuşlardı.



Hayat bir yerde bizleri tekrar buluşturuyor.

&
Osho 'nun 'Ego ' kitabından bir alıntı ile güzel bir hafta sonu olsun herkese.

"Hiç fark ettin mi? Para konusunda çok hırslı olan bir insan yavaş yavaş paranın niteliklerine sahip olmaya başlar, o sadece bir paraya
dönüşür. O maneviyatı yitirir. O artık ruhsallığını yitirir, o artık bir ruh değildir. O bir nesneye indirgenmiştir.
Eğer parayı seversen, para gibi olacaksın.
Eğer evini seversen yavaş yavaş materyal hale geleceksin.
Neyi seversen o olursun. Sevgi simyasaldır. Asla yanlış bir şeyi sevme çünkü o seni dönüştürecektir.
Hiçbir şey sevgi kadardönüştürücü değildir.

Seni yükseltecek, yüksek seviyelere çıkaracak şeyi sev."

8 Mart 2021 Pazartesi

Mikrona uygulaması

 Bu yazıya başlamadan önce bugün aslında ‘’ Agnostisizm’’ üzerine kaynakları geziniyordum. Hatta youtube kanallarında ‘’Diamond Tema’’ adlı bir sayfanın içerik üreticisi genç bir kardeşimizin notlarını dinledim. Aslında konuyla ilgili notlar toplarken, nev-i derya internet sağolsun uyku ile ilgili bir bilgi çıkardı karşıma. Bu yazının peşinde giderken , Salvador Dali ve Einsten’in bilmediğim bir yönünü gördüm.




Salvador d. ve Albert Einstein’ın ortak bir özelliği varmış. Her ikisi de ‘’Mikrona’’ diye tabir edebileceğimiz çok kısa süreli uykulara dalıyormuş. Bu mikro uykuları şöyle organize ediyorlarmış. Bir sandalyeye oturuyorlar ve ellerine ağır bir anahtarlık alıyorlar. Ellerinin altına yere bir tabak gibi ses çıkartabilecek bir şey bırakıyorlar. Anahtarlar ellerindeyken uykuya dalıyorlar ve derin uykuya geçtiklerinde anahtarlık ellerinden kayıp yere düşüyor ve gürültü ile uyanıyorlar. İşte buna mikrona deniyormuş.



Peki, neden bu iki deha bu tip bir uyku düzeni oturtmuşlar? Cevabı hypnagogia veua hypnagogic duyular da diyebiliriz. Özetle hypnagogic duyular bir kişinin uykuya dalarken veya uyanırken yaşadığı akılda kalıcı rüya benzeri deneyimlerdir diyebiliriz. 



Hypnagogic durumdaki kişi her ne kadar tamamen uyanık gibi gözükse de beyin dalgaları kişinin teknik olarak uyuduğunu gösterir. Ayrıca, kişi bulunduğu durum hakkında tamamen bilinçli olabilir. Bu durum, bazı teknikler kullanarak bilinçli olarak uyanma durumundan direkt rüya durumuna girmesiyle (örnek: berrak rüya) oluşur. Kimi sanatçı, müzisyen, mimari mühendis ve yaratıcılık isteyen diğer meslekteki insanlar, düşüncelerini özgür bırakıp yeni yaratıcı fikirler ürettikleri hypnagogia'dan faydalanmışlardır. Dali ve Einstein’ da kurguladıkları micro-nap'ler ile hypnagogia'yı kendi menfaatleri için kullanmayı başarmış kişilerdir.